Monday, April 4, 2011

Atatürk'ün Gençliği





Siyasetle nerede tanıştı? Askeri Lise’de. Selanik’ten Manastır’a geldiğinde 15 yaşındaydı. İlk kez, doğduğu şehirden kopuyordu. 19. yüzyıl kapanmak üzereydi ve Balkanlar, azınlıkların özgürlük çığlıklarıyla kıpır kıpırdı. Lise, cepheden dönüp gelmiş hocalarla ve öğrencilerin kurduğu çetelerle doluydu. Manastır’daki hareketlilikten o kadar etkilenmişti ki, bir gün gönüllü askere gitmek üzere okuldan kaçmış, ama yakalanmıştı. Tatilde Ali Fethi’den Fransızca dersler alırken Fransız filozoflarla tanıştı.
Edebiyata meraklı mıydı? Hayır. En sevdiği ders matematikti. Ömer Naci’yle tanışana kadar hiç şiir okumamıştı. Hatta edebiyat diye bir şey olduğunu bile bilmediğini yıllar sonra açıklayacaktı. Edebiyatla onu tanıştıran, sınıf arkadaşı Ömer Naci oldu. Bir gün yanına gelip kitap istedi. Mustafa Kemal kendi kitaplarını gösterdi. Ömer Naci hiçbirini beğenmedi. Ona birkaç şiir kitabı getirip, “Al bunları oku” dedi. Mustafa Kemal çok etkilendi. Ancak kendisini şiire fazla kaptırınca hocaları “Şiirle uğraşmak seni askerlikten uzaklaştırır” diyerek edebiyat yasağı koydu.
Dersleri hep iyi miydi? Hayır. 18 yaşında İstanbul’a geldi. Harbiye’de okuyacaktı. Ama delikanlı heyecanıyla ilk kez gördüğü İstanbul’dan büyülendi. İlk yılını okuldan çok, şehir ve hayatı tanımaya ayırdı. Eğlenceye kaldı. İleride bu dönemini anlatırken, “1. sınıfta saf gençlik hayallerine kapıldım, dersleri gevşettim. Yılın nasıl geçtiğini fark etmedim” diyecekti.
Gece hayatı var mıydı? Evet. En yakın arkadaşı Ali Fuat ile üniformaları çekip Beyoğlu’nda gezmeye çıkarlardı. İlk rakısını o yıllarda içti. Vals ve polka yapmayı da yaz tatilinde gayrimüslümlere ait bir dershanede öğrendi. Kızlara dans yasak olduğundan erkek erkeğe dans ediyorlardı.
Ya kızlar? Lord Kinross’a bakılırsa yazları Selanik gazinolarında bazı gayrimüslüm kızlarla buluşuyor ve onlardan büyük iltifat görüyordu. Kadınlarla ilişkilerinde “isteyen” değil “istenen” durumunda olma alışkanlığını o yıllarda edindi.
Dinle ilişkisi var mıydı? Kılıçoğlu Hakkı’nın Falih Rıfkı’ya aktardığına göre, Harbiye yıllarında tatillerde Bektaşi dergahlarının yoğun olduğu Selanik’e gittiğinde Şeyh Rıfat Efendi’nin tekkesine gider, dervişler halkası içinde ayinlere katılırdı. Okul kuralları gereği de her gün 5 vakit namaz kılıyor, güne “Padişahım çok yaşa” diye bağırarak başlıyordu.
Yasadışı işlere bulaştı mı? Harbiye’de kıvılcımlanan hürriyet fikri İttihat Terakki’nin kök saldığı Akademi’de olgunlaştı. Artık 20 yaşındaydı. Namık Kemal’in “Vatan” kasidesini okudukça vatanı kurtarma düşü rüyalarını süslemeye başlamıştı. Siyasi görüşleri henüz netleşmemişti, ama içinde baskı rejimine karşı bir tepki oluşmuştu. Yakın arkadaşlarıyla birlikte istibdada karşı el yazısı bir dergi çıkarmaya başladılar. Bir gün dershanede dergi hazırlarken okul müdürüne yakalandılar. Yıl 1902 idi. 100 yıl sonra olsa DGM’de yargılanırdı. O gün, okul müdürünün hoşgörüsü sayesinde bu ilk kazayı kazasız atlattılar.
(Can Dündar'ın yazısıdır)

No comments:

Post a Comment